1 Kasım 2016 Salı

CEZA...

Tedirginim… Korkuyorum. Ve oldukça pişmanım… Yaptığım hatanın farkına vardım ama artık çok geçti. Efendimi oldukça kızdırmıştım. “odaya çık!” oldukça sert ve soğuk bir şekilde aldığım bu komut beni buz gibi etmişti. Koşarak üst kata çıkıp, paniklemiş bir halde Onu bekliyorum. Elim ayağım buz kesmiş durumda. Alacağım cezadan çok Onu bu denli kızdırmam, böyle bir aptallığı yapmış olmam ve Efendimin gözlerinde gördüğüm hayal kırıklığı beni perişan etti. O kadar üzgün ve perişanım ki nasıl telafi edeceğim bu hatamı bilemiyorum. Kafam durmuş, düşünemiyorum bile. Kendimi sakinleştirmeye çalışıyorum derin nefesler alarak. O an ayak seslerini duyuyorum. Hemen köle pozisyonuna geçip bekliyorum Efendimi. Dizlerimin üstüne oturdum ve alnım yere değecek şekilde ellerim önümde beklemeye başladım. Kıyafetlerimi çıkarmıştım zaten. Sırtım kapıya dönük beklerken kapı açıldı. Sanki içeride buz gibi rüzgârlar esti. “seni aptal köpek! Sürekli haddini bildirmem mi gerekiyor senin! Sen adi bir köpekten başka bir şey değilsin! Bu o kalın kafana iyice sok! şimdi yaptığın aptallığın bedelini ödeme zamanı. Ayağa kalk ve yatağa yürü” buz gibi terler döküyordum ve kalbim pişmanlığın verdiği ağırlıkla eziliyordu. Çok haklıydı Efendim. Ben bir hiçtim, haddimi aşmamam gerekiyordu. Cezama katlanacaktım. Efendim bana ne yaparsa yapsın bunu hak etmiştim.
Ayağa kalkıp yatağa yürüdüm. Başım önümde beklemeye başladım. Yatağın direklerine uzatmamı söyledi efendim kollarımı. Ellerimi bağladı ve yere oturmamı söyledi. Kollarım yukarıda asılı olacak şekilde yere çöktüm. Devamında gelecek şeyi bekliyordum ama Efendim hiç bir şey yapmıyordu. Elinde sigarası, pencere kenarındaki koltukta öylece oturuyor ve beni izliyordu karanlık gözlerle. Derken dış kapının sesini duydum. Biri gelmişti ama kimseyi beklemiyorduk ki? Cesaret edip soramadım tabi bunu. Ayağa kalkıp kapıyı açmaya gitti ve gülüşme sesleri geldi kulağıma. Hala neler olduğunun farkına varamamıştım. Kollarım bağlı öylece yerde oturuyordum. Odanın kapısı açıldı ve içeri girdiler. Efendimin yanında ateş kızılı saçları olan, muhteşem fizikli bir kadın duruyordu. Beni yerde gördüğünde şuh bir kahkaha attı ve küçümseyen bir bakış attı. Efendim kadının belinden tutup yatağa yönlendirdi ve öpüşmeye başladılar karşımda. Gözleri direk benim gözlerimdeydi. Karanlık bakışları içimi ürpertiyordu. O an anlamıştım cezamı. Fiziksel bir ceza beklerken O beni yine en hassas olduğum yerden vurmuştu. Kafamı yere eğdim devamını görmek istemiyordum. Yüreğim ağrıyordu, gözyaşlarım gözlerime hücum etmeye başlamıştı. Kendimi sıkıyordum ağlamamak için. Bunu hak etmiştim. “kaldır o değersiz kafanı köle! Sonuna kadar izleyeceksin!” ah dünyam başıma yıkıldı sanki.  Kafamı kaldırıp izlemeye başladım. Efendim kadının ateş saçlarını tutup geriye çekti ve boynunu öpmeye başladı. Kahroluyordum bu sahneyi izlemekten. Ama yapacak başka bir şey yoktu. İzleyecektim. Cezamı sonuna kadar çekip bir daha böyle aptallıklar yapmayacaktım. Kadın üzerindeki kıyafetten kurtulup Efendimi soymaya başladı. Gömleği, pantolonu, çamaşırı, çorapları… Her şey birer birer yeri boyladı. Ve O tüm ihtişamıyla ayakta durmaya devam etti. Kadın o sütun gibi vücuduyla diz çöküp o muhteşem siki yalamaya başladı. Oysa Efendimin sikinin köpeği bendim. Ben yalamalı, o muhteşem tadı ben almalıydım. Gözyaşlarım benden bağımsız süzülüyordu gözlerimden. Kadını yatağa itip arkasını çevirdi ve birden içine girdi. O kadar duygusuz sevişiyordu ki. Bu adam gerçekten benim Efendim mi diyordum kendi kendime. O karanlık bakışlar sürekli benim üzerimdeydi. Senin cezan bu diyordu bana gözleriyle. İzle ve parçalan. Birkaç vuruştan sonra boşalmaya başladı. Ama hala yüzünde en ufak bir duygu kırıntısı yoktu. Altındaki kadın perişan olmuştu zevkten. Efendim boşaldıktan sonra kadın önünde diz çöküp temizledi o değerli siki ve dölleri. Sonra başı önünde teşekkür etti Efendime. Ah kalbim, durdun mu sen? Eski kölesiydi bu kadın Onun. “gidebilirsin” dedi Efendim ve kadın kıyafetlerini giyinip bana baktı. Saçlarını savurarak dışarı çıktı. Sahibim sigarasını yakıp yatağa uzandı. Hala benimle konuşmuyor, sadece bakıyordu. Geceyi burada, bu şekilde geçireceğimi anlamıştım. “uyumayacaksın sabaha kadar. Cezanı iyice sindir ve bir daha böyle aptallıklar yapma. Haddini ve yerini bilirsin bundan sonra!” bunlar Ondan duyduğum son cümlelerdi. Sigarasını bitirip uykuya geçti.  Sabaha kadar ağlayarak Onu izledim. Pişmanlığım içimi yakıyordu. Bundan sonra attığım her adımda, söylediğim her kelime de yerimi bilecektim. Bu öyle bir ceza olmuştu ki, atacağı tokatlar bu kadar etkili olmazdı sanırım.
Sabah olduğunda gözlerim kapanmak üzereydi. Ve kollarım asılı kalmaktan ağrımış, bacaklarım uyuşmuştu. Efendim uyanıp bana baktı. “aferin köpeğime. Sözümü dinleyip uyumadın tüm gece. Cezan bitti artık” dedi ve yanıma gelip kollarımı çözdü. Kollarıyla sarıp beni yatağa yatırdı ve koynunda uyumama müsaade etti. Bu beni affettiğini gösteriyordu. Gözyaşlarım tekrar akmaya başladı. Bu sefer mutluluktan ağlıyordum. Bana iyice sarılıp başıma bir öpücük kondurdu ve “ hadi uyu artık yavrum “ dedi.

Teşekkür ederim Efendim. Bana her zaman yerimi, haddimi bildirdiğiniz ve kendimi bilmezliğime karşın yine de yüce gönlünüzle beni affettiğiniz için…

13 Ekim 2016 Perşembe

Demir parmaklıklar ardındaydı içimdeki itaatkâr uzun yıllardır. Her şey eksikti hayatta, her şey yarım…
Bir gün sorgulamaya başladım hayatımı, kendimi…  Neydim ben? Ya da ne olmak istiyordum?  Neden hiçbir şeyden memnun olamıyordum? Neden eksiktim?
Bunları sorgularken tanıştım BDSM le. Araştırmalar yaptım, bloglar takip ettim. Evet, ben bir itaatkârdım. Benliğimde vardı bu ancak nasıl ortaya çıkaracaktım? Ya da kimdeydi anahtarı demir parmaklıkların?
Birçok site vardı ve birçok kişiyle tanışmıştım. Kendilerine “master” diyen insanlar oldu. Hükmetmek isteyen ancak bunu fiziksel işkenceyle yapan.  Köleler vardı, acıdan zevk alan.
Peki, ben bunu kaldırabilecek miydim? Ya da acı mıydı aradığım?
Bütün bunların cevabını Efendim le tanıştığımda aldım. Hayatın gerçek manasını öğrendim Onunla. Aylar süren bir eğitim süreci geçirdim. Korkularımı, yaşanmışlıklarımı bütün çıplaklığıyla döktüm ortaya ve bundan hiç pişman olmadım. Efendim büyük bir sabırla onardı parçalanmış ruhumu. Beni eğitti, gelişmemi izledi keyifle.
İlk günlerde benimle BDSM ile ilgili bilgisini paylaşırken “öyle bir zaman gelecek ki sen de bunları yapacaksın. Ve Efendini memnun etmekten büyük haz duyacaksın” dedi. Söylediği her şeyi yaşadım bire bir ve gerçekten büyük haz duydum
Cinsel bir açlık değildi bizimki. Çılgın fantezilerimizi gerçekleştirmek değildi. Ruhumu tamamladı Efendim. Bana hükmetti, emretti, aşağıladı zaman zaman ama her seferinde beni toplayan da O oldu. Onun kollarında buldum huzuru, Onun kanatları altında hissettim güvende olduğumu.
Onunla birlikte tam oldum, eksik yanım hiç kalmadı. Ona karşı hissettiklerim aşktan öte bambaşka bir şey haline geldi. Siz buna sevgi deyin, hayranlık deyin, adanma deyin… Her şeyim oldu benim.
Huzurunda ne kadar hiçleşirsem o kadar kıymetlisi oldum. Duvarlarımı ne kadar yıkarsam, o kadar değerli oldum. Ona hizmet etmekten onur duydum hep. Kölesi olmak kadar gurur verici bir şey yok artık hayatımda.
İki farklı hayat yaşıyorum artık. Sosyal hayatımda güçlü, ayakları yere sağlam basan bir kadınım, Efendimin huzurunda ise Onun ayaklarının altında olmaktan gurur duyan, hizmet etmekten, Onu memnun etmekten mutlu olan bir köpeğim.
Evet, ben Efendimin köpeğiyim…
Burada paylaştığım hikâyeler eğitimimin bir parçasıdır. Bazıları hayal ürünü, bazıları da yaşadıklarım. +18 paylaşımlar içerir. BDSM in nasıl bir felsefe olduğuyla ilgili paylaşımlar sunmak amacım. Bütün bunları Efendimin izniyle yapmaktayım.
Teşekkür ederim Efendim, köleniz olmama izin verdiğiniz için…


MEMNUNİYET

Yine mutfaktayım. Efendim birazdan isten gelecek ve ona güzel yemekler hazırladım. Masamı kurdum. Hemen duşumu alıp güzel kokmak için O nun beğendiği bir koku sürdüm. Hazırlanıp kudretine hayran olduğum varlığı beklemeye başladım. Her gün sanki ilk günmüş gibi heyecanla bekliyorum ruhumun sahibini.
İşte kapı çaldı ve ben koşarak kapıyı açtım. Efendim yüzünde o harika tebessümüyle karsımda duruyor. Saatlerce durup onu izleyebilirim sanırım hiç sıkılmadan. Hoş geldiniz deyip, hemen yere diz çöktüm. Benimle konuşmasını bekledim saygıyla. “hoş buldum yavrum. Ayağa kalk” aman Allah im ne harika bir ses iliklerime kadar titrediğimi hissettim. Hemen emrini yerine getirdim ayağa kalktım. Yüzümü avuçlarının arasına alıp güzel bir öpücük ihsan eyledi bana. Bugün şanslı günümdeyim herhâlde. Ellerini yıkayıp masaya geçti. Yanına diz çöktüm ve yemeğini yemesini izledim. O yerken ben doyuyorum sanki. Benimle yemek istediği söyledi ve bende yanına oturdum. Günlük sohbetimizi yaparak yemeğimizi yedik. Benimle yemek yiyerek, sohbet ederek beni onurlandırması ayaklarımı yerden kesiyor. Kahvesini yapıp odaya geçtim. O kudretli varlık, insanüstü mükemmelliğiyle oturmuş televizyon izliyor. Kahvesini içerken “yanımda diz çok “dedi. Yanına yere oturdum hemen ayaklarını sırtıma koyarak dinlendirdi biraz. Onun ağırlığını hissetmek bana tarifsiz tatminler yasatıyor.
“”gel bakalım bacaklarımın arasına sikimin köpeği”
Ah iste bu duymaktan en hoşlandığım cümlesi:)Hemen bacak arasına girip yaramazlığa başladım. Fermuarını açıp o muhteşem organını ortaya çıkardım. Başına küçük öpücükler bırakarak emmeye başladım. Imm bir insanın tadı bu kadar harika olabilir mi?
İnlemeleri beni kendimden geçirdi. Onun zevk aldığını duydukça daha da ateşlendim ve hepsini boğazıma kadar ağzıma aldım. Ah sanırım ben de orgazmın esiğindeyim. Beni ayağa kaldırıp kucağına oturttu. Yüzüm ona dönük kucağında hareket ederken o göğüslerimle ilgileniyor. İçimde kocaman olan organı, teni tenimde, dudakları göğüslerimde, elleri saclarımda. Bundan daha güzel bir manzara olamaz. “hadi yavrum gel bana” komutunu duyduktan sonra titreyerek Efendimin organının etrafına boşaldım aynı anda O nun da boşaldığını hissettim. Dölleri içimdeyken kendimi dünyanın en şanslı kadını hissediyorum. O kadar şanslıyım ki böylesine yüce bir Efendim var Onun kölesi köpeğiyim. Ve O lütfedip döllerini içime akıtıyor. Başım omzunda titremeye ve ağlamaya devam ettim. Ağlıyorum evet. Onun gibi biri beni seçtiği için, beni eğittiği, ruhumu iyileştirdiği, köpeği olmama izin verdiği için ağlıyorum. Ne büyük bir huzur... Ona kendimi adamak, karsısında bir hiç olmak, hizmet etmek... Binlerce kez şükrediyorum içimden. Ve o an yüzüme bir öpücük konduruyor. Ne kudretli, ne anlayışlı biri böyle... Her gün öğreniyorum, keşfediyorum Efendimi.
Mükemmel seksin ardından elimden tutup banyoya götürüyor. Duşa beraber girip yıkanıyoruz. Hemen havlusunu tutup çıkmasını bekliyorum. Bugün gerçekten uslu bir köpek olmanın ödülünü oldukça cömertçe verdi Efendim. Beraber yedik, sohbet ettik, seviştik, duş aldık... Hepsini bir arada almak sevinçten havalara uçurdu beni. Onun da memnun olduğunu görebiliyorum. Beni en çok tatmin eden de Efendimin memnuniyeti.

Ah efendim, sizin kudretinize şahit olmak, emirlerinizi yerine getirmek, kapınızda köpeğiniz, evinizde kulunuz olmak ne büyük bir onur... 

CEZA

Uzandığım yerde gerinerek uyandım. Saate bakmak için telefonu elime almamla telaşla doğrulmam bir oldu. Efendim aramıştı hem de 3 kere. Saat 7 idi ve eve gelmek üzereydi. Uyuyup kalmış, üstelik aramalarına cevap vermemiştim. Hemen tekrar arama yaptım ancak telefonumu açmıyordu. Of. Yemeği de hazırlamamıştım. Hemen mutfağa koştum ve buzluktaki hazır yiyecekleri çıkarıp ısıttım. Masayı kurup beklemeye başladım. Bir süre sonra kapı çaldı. Oldukça tedirgindim. Yaptığım hatanın farkındaydım. O telefon cevaplanmalıydı. Kapıyı açıp diz çöktüm. Yüzüne bakmaya ne cesaretim, ne de yüzüm vardı. Utanıyordum yaptığımdan. Başım önümde bekliyordum. Ama hiçbir tepki göstermiyordu Efendim. Ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi. Elini yıkayıp masaya baktı. Kızgın olduğu belliydi. Cezamı bekliyorum ama benimle konuşmuyordu bile. Masaya oturup yemeğe başladı.
“bir ihtiyacınız var mı efendim?”
“oturabilir miyim masaya?”
Cevap yoktu. Sanki beni duymuyordu. Yüzüne bakıyordum ama çelik kadar sertti. İçim buz gibi olmuştu. Öylece yanında beklemeye başladım. Tabağı bittiğinde servis yapıyordum sessizce. Sofradan kalkıp odaya geçti. Kafam oldukça karışmıştı. Konuşmamakla mı cezalandırıyordu beni acaba? Büyük bir yeise kapıldım. O muhteşem sesini duymadan nasıl geçecekti ki bu gece. Ah aptal kafam. Nasıl böyle bir şey yapabildim. Bir yandan da sofrayı topluyordum. Benden cevap alamayınca oldukça da endişe duymuştur Efendim. Beni nasıl düşündüğünü biliyorum. Ben nasıl bir aptalım ki böyle yüce bir şahsiyetin endişelenmesine sebep oldum. Üzüntüyle mutfağa geçtim ve çayı hazırladım. Sadece 1 bardak çay götürecektim. Bugün yanında içemezdim ki. Utancımdan yerin dibine girmek istiyordum. Elimde çay bardağıyla salona girdim. Ellerim titriyordu. Yüzüme bile bakmamıştı. Televizyon izliyor ve arada arkadaşlarıyla telefon görüşmeleri yapıyordu. Çayı bırakıp dizlerinin dibine oturdum. Yavru köpekler gibi bakıyordum yüzüne eminim. Ama bir işe yaramıyordu. Beni görmüyordu bile. Sanki evde yoktum. Görünmezdim. Üzüntüyle başım önümde beklemeye başladım. Saatler geçiyordu ama hala görünmezdim. Çayı bittikçe tazeliyordum. Arada kalkıp oyun oynuyordu bilgisayarda. Uzun bir süre bekledim böyle. Bir şey yapmam gerekiyordu. Kendimi affettirmeliydim. İçimdeki pişmanlık ve üzüntü boyumu aşmıştı sanki. Gerekirse ayaklarına kapanmalıydım. Yanına gidip yüzümü ayaklarına sürmeye başladım. Ağlıyordum ve gözyaşlarım o muhteşem ayakları ıslatıyordu.
“ varlığımın sahibi, canım efendim. Lütfen beni affedin. Gerekirse dayak atın ama olur beni görmezden gelmeyin. Uyuyakalmışım Sahibim yoksa nasıl cevaplamam aramanızı. Ne haddime. Lütfen Efendim beni affedin.”
Ayaklarına kapanmış ağlıyor, bir yandan da konuşmaya çalışıyordum.
“kalk aptal köpek! Sümüklerin ayaklarıma bulaştı hep! Geri zekâlı seni!”
Hemen kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Hala sert duruyordu ama gözlerinden affettiğini anlamıştım. Bakışlarıyla konuşuyordu benim Sahibim. Hem de konuşmuştu işte benimle. Yarı gülerek yarı ağlayarak kalktım ayağa. “özür dilerim efendim hemen temizlerim ayaklarınızı”
“elbette temizleyeceksin. Hadi çabuk ol!”
Koşarak banyoya geçtim. Bir leğene ılık su koyup sabunla odaya geldim. Efendimin önünde diz çöküp ayaklarını suyun içine koydum. Dikkatle beni izliyordu. Özenle, her noktasına masaj yaparak yıkamaya başladım o muhteşem ayakları. Ne kadar da kusursuzdu. Her zamanki gibi bir kere daha hayran kaldım Sahibime. Kendimden geçmiş bir şeklide oynuyordum ayaklarıyla.
“yeter artık sikimin köpeği! Ayaklarımı yıkarken orgazm olacaksın neredeyse! Hadi siktir git banyoya toparla kendini”
Ah işte bu! Tamamen affetmişti işte beni. Canımın içi, varlığımın sebebi Efendim. Küçük, aciz, Ona muhtaç bir kız çocuğuydum ben. Onun varlığı beni ayakta tutuyor, büyütüyordu.

Teşekkür ederim Efendim, varlığınızla beni onurlandırdığınız için… 

KIRMIZI ODA

Kırmızı odada kapının hemen önünde diz çökmüş bekliyorum.  Sırtım kapıya dönük ve tamamen çıplağım. Sadece kırmızı göz bandı var gözlerimde. Öyle bir sessizlik sarmış ki etrafımı gerginlikten kalbim deli gibi atıyor göğsümde. Tıpkı bir köpek gibi her sese dikkat kesilmiş durumdayım. Hissedeceğim acıdan mi, yoksa beni bekleyen zevkten mi bilinmez şimdiden ıslanmaya ve Onunla ilgili hayaller kurmaya başladım. Ne zaman bu kadar edepsiz bir kız olmuştum ben? Artık normal bir seks düşünemiyordum. Her fantezim bu odayla başlayıp, acının zevke dönüşmesiyle sonuçlanıyordu. Bu edepsiz hayallere dalmışken kapının sesiyle irkildim.
“ bakın hele köpeğime, emrettiğim gibi sahibini bekliyormuş” dedi keyifli bir sesle. Ardından saçlarımı kavrayıp çekiştirmeye başladı beni. Hemen köpek pozisyonumu alıp takip etmeye başladım Efendimi. Odaya girişiyle birlikte kokusu ve kudreti doldurmuştu mekanı sanki. Ne heyecan, ne gerginlik, ne de o edepsiz hayaller kaldı bende. Tamamıyla Efendimle doldu taştı benliğim.
Yatağa doğru ilerlediğimizi biliyordum. Yatağın gıcırtısıyla oturduğunu anladım ve hemen bacak arasına girdim. Başımdan bastırarak yüzümün yere değmesini sağladı. Tam ayaklarının üzerinde duruyordu ağzım. “aç ağzını” hemen emrine uyup ağzımı açtım ve ayak parmaklarını ağzımda hissettim. Büyük bir iştahla yalamaya başladım. Sanki yeryüzündeki en muhteşem tadı olan şeyi yalıyordum. Bir süre sonra saçlarımdan tutarak beni yavaş yavaş yukarı çekmeye başladı.  Geçtiğim her noktayı yalamaya özen göstererek Ona uydum. “ayağa kalk!” şaşırmıştım. O mükemmel organının tadına bakmayı beklerken ayağa kalkmamı emretmişti. Biraz hüsrana uğrayarak doğruldum. Ama O benim Sahibimdi ve beni çok iyi tanıyordu. “ merak etme gecenin sonunda tadına bakacaksın” yüzümde edepsiz bir gülümseme oluştu. Beni yatağa yüz üstü yatırıp beklememi emretti. Gözlerim hala kapalı bir halde çıkardığı seslere odaklanmış bekliyordum. Çekmecelerden bir şeyler aldığını işittim. Yanıma gelip ellerini bacaklarımda gezdirdi. İpek gibiydi dokunuşu. Her hücreme kadar uyarılmıştım. Ayak bileklerime gelince durdu ve bacaklarımı ikiye ayırdı. Bileklerimde metal kelepçelerin soğukluğunu hissettim. Tüylerim diken diken oldu. Ayaklarımı yatağın iki başında bulunan direklere bağlayıp tekrar yumuşak dokunuşlarla yukarı doğru çıkmaya başladı. Sularım bacaklarımdan akmak üzereydi sanki. Sırılsıklam olmuştum. Eli kuytularıma geldiğinde keyifli bir ses çıkardı. “ seni orospu köpek! Dayanamadın değil mi?” sesimi çıkaramıyordum bile. Parmakları kalçalarımda daireler çizerek belime oradan da enseme doğru yol aldı. Boşalmak üzereydim. Bir insanın dokunuşu bile boşalmamı nasıl sağlayabilirdi? Ellerimi iki yana açarak direklere bağladı. Kulağıma eğilip mest edici sesiyle fısıldadı “ güvenli kelimemizi unutma sakın. Bugün yeni bir şey deneyeceğim üstünde. Dayanamadığında ne söyleyeceğini biliyorsun değil mi?” öyle bir ses tonuyla konuşuyordu ki , ılık nefesi boynumda, ensemde öyle ahenkle dolaşıyordu ki… nefes alış verişlerim sıklaşmış, kalbim göğsümü delip geçecek gibiydi. Güçlükle çıkan sesimle “evet Efendim” diyebildim. “aferin kızıma” kulak mememi ağzına alıp bir ısırık bıraktı. O anda belimde ve kalçamda gezinen deri kırbacı hissettim. Hafif bir yanma hissiyle ilk vuruşunu yaptığını anladım. İkinci darbe de kalçama geldi. Üçüncü darbeyi baldırlarımdaki yanmayla hissettim. Çok hızlı vurmuyordu ama derinin değdiği yerlerdeki yanmalar aşırı derecede ıslanmama neden oluyordu. Bacak aram ve çarşaf sırılsıklamdı. Sonra sırtımda gezinmeye başladı ve birkaç darbe de sırtıma geldi. “inan bana vücudundaki izlerle oldukça seksi duruyorsun.” Sözlerinin ardından deklanşör sesi geldi kulağıma. O kadar merak ediyordum ki bu halimi. Başıma hafifçe kaldırdı saçlarımdan tutarak ve “ al bakalım sikimin köpeği” dedi. İşte bunu bekliyordum bende gecenin başından beri. Hemen ağzımı açıp penisini kavradım. Başımdan bastırarak ileri doğru itiyordu kendini. Boynum her ne kadar ağrısa da yalamaya devam ettim. Tüm damarlarını hissediyordum ağzımda. Bu o kadar mükemmel bir histi ki anlatamam. Daha fazla dayanamayıp titremeye başladım. “hadi köpeğim gel Sahibine!” emriyle birlikte sarsılarak boşalmaya başladım. O kadar kasılmıştım ki bileklerimi acıtıyordu kelepçeler. Ama umurumda değildi. Sakinleşmemi bekleyip üzerime çıktı. Kulağıma eğilip tekrar fısıldadı. “bir kere daha istiyorum. Benim için bir daha boşalacaksın!” ah Efendim, siz benden bir şey istersiniz de ben yapmaz mıyım? Kalçalarıma oturarak sertçe içime girdi. Ah! Ne mükemmel bir ödüldü bu. Tokatlayarak sertçe beceriyordu beni Efendim ve ben tekrar yükselmeye başladım. Kalçamdaki acı çok fazlaydı ama sesimi bulup da kırmızı diyemiyordum. Aldığım zevk inanılmazdı. İçimde kasılmasını hissettim. O da gelmek üzereydi. “hadi şimdi!” sesi kulaklarıma dolduğunda tekrar uçurumdan aşağı düşmeye başladım. Aynı anda Efendim de inleyerek üzerime kapandı ve boşalmaya başladı. Altında titrerken dudaklarını hissettim ensemde. Tıpkı bir sakinleştirici gibiydi. Kasılmalarım yavaşlamıştı. Kollarımı ve ayaklarımı çözüp yanıma uzandı ve beni kollarının arasına aldı. Gözlerimi açarak yüzüme baktı. Gördüğü ifadeden memnun kalmıştı belli. Yüzünde Onu ilahlaştıran tebessümüyle gözleri ışıl ışıl bakıyordu bana. Sanırım saatlerce bıkmadan izleyebilirdim Onu. Alnıma kutsal öpücüğünü bırakıp “uyu hadi yavrum. Biraz dinlenelim” dedi.

Köpeği olmaktan bir an bile pişman olmadığım Sahibim, teşekkür ederim beni döllerinizle onurlandırdığınız için… 

İLK SEANS

Yine mabedimdeyim ve Efendimi bekliyorum. Birlikte, her bir parçasını beraber seçip hazırladığımız kırmızı odamızın kapısındayım. Ne heyecanlarla hazırladık burayı. Aslında daha çok ben heyecanlıydım. Her bir oyuncağın üzerimde kullanılacağı günü hayal ettim hep. İşte şimdi o gün geldi. İlk defa kullanacağız burayı. Ruhumda biraz panik var sanırım. Çünkü şimdiye kadar hiç böyle oyunlar oynamadık Efendimle. Ona güvenim elbette sonsuz ama kendime güveniyor muyum işte sorun orda. Bana uyguladığı şeylerde gözlerinde göreceğim ifade sanırım içimdeki bütün huzursuzluğu alacak. Çünkü bunun hoşuna gideceğini biliyorum. O benim ışığım, ne kadar parlarsa ben o kadar aydınlanırım. Efendimin istediği kostümü giyindim. Siyah jartiyerim, göğüslerimi açıkta bırakan büstiyerim ve stilettolarımla bu odada oldukça seksi hissediyorum. Siyah göz makyajı yaptım ve tabi ki odamızın rengi olan kıpkırmızı bir ruj sürdüm. Asi kıvırcık saçlarımla ortama oldukça uygun görünüyorum. Ve elbette boynumda o muhteşem tasmam var. Duvarın birini kaplayan boy aynasında kendime bakıyorum şu an. İşte ben buraya aitim. Efendimin dizlerinin arasında ya da bu odada ayaklarının altında olmalıyım.
Kapının sesini duydum ve kalbim yerinden çıkmak üzere. Hemen odanın kapısını kapattım ve yere oturdum. Ellerim ve alnım yere değecek şekilde eğildim. Ellerimi öne doğru uzattım parmaklarım birbirine değecek şekilde. Beklemeye başladım. Her geçen saniye sanki bir ömür oldu. Derken kapı açıldı ve o mükemmel koku bütün hücrelerimi doldurdu.
“ Hoş geldiniz Efendim. Varlığınız ruhuma ışık kattı”
“hoş buldum köpeğim. Hazır mısın bakalım? Ruhun ne durumda?”
“Sizin için her zaman hazırım Efendim.  Bedenim, ruhum sizin emrinizde”
“aferin kızıma. Hadi başlayalım o zaman. Ayağa kalk!”
Yavaşça ayağa kalktım ve gözlerine baktım. Büyülendim adeta. O kadar mükemmel ki Sahibim, onun karşısında yerlerde olmaktan gurur duyuyorum.  Odadaki atmosfer Onun varlığıyla daha da ilahileşti. Huşu içinde önünde beklemeye başladım. Elimden tutup deri sehpanın önüne getirdi beni.
“ ellerini arkanda birleştir!”
Ellerimi arkamda birleştirip beklemeye başladım. Çekmeceden aldığı iple bileklerimi bağladı ve diğer ucunu göğüslerimden ve bacaklarımdan geçirerek sıkıştırdı. Bileklerimde, göğüslerimde ve bacaklarımda hissettiğim sızlamalar şimdiden ıslanmama neden olmuştu.
“sehpaya domal!”
Göğüslerim soğuk deriye değdiğinde ne kadar hassaslaştığını fark ettim. Tüm tüylerim diken diken oldu. Hareketlerim kısıtlansa da Onun tarafından böyle özenilerek bağlanmak bile özel hissettiriyor. Bacaklarımı açıp sehpanın ayaklarına bağladı. Altımda tangamla kalçalarım Efendimin gözlerinin önüne serildi.
“ güvenli kelimelerimizi hatırlıyor musun? Dayanamayacak gibi olursan kırmızı diyeceksin. Unutma burada amacımız işkence değil, zevk almak. Onun için sınırına dayandığında bunu kullan”
“emredersiniz Efendim”
Bu pozisyonda beklemeye başladım. Kafamı çevirip aynadan seyretmeye başladım. O kadar seksi bir pozisyonda duruyordum ki Efendimin muhteşem organı şimdiden şahlanmıştı. Çaprazıma durmuş beni seyrediyordu o da. Yanıma yaklaşıp kalçalarımı okşamaya başladı. Dokunduğu yerler uyuşuyordu. Sihirli elleriyle muhteşem bir yavaşlıkla okşamaya devam etti beni. Parmaklarını ara sıra cinsel organıma değdiriyordu.
“hım. Seni orospu köpek! Şimdiden sırılsıklamsın. Hoşuna gitti mi?”
“evet Efendim”
Konuşamıyordum bile. Mantıklı bir cümle kuramıyordum. Kısa cevaplarla yanıtlamaya çalışıyordum. Ben ona odaklanmışken birden kalçalarımdaki yanma hissiyle birlikte “şak” sesini duydum. Tokatlamaya başlamıştı.
“şimdi saymaya başla!”
“1”  şak
“2” şak
3.4.5.6 canım oldukça acımaya başlamıştı. İp oldukça sıkıyordu artık ve kalçalarımda inanılmaz bir acı hissediyordum. Her vuruşunda gözlerime bakıyordu. Artık görüşüm bulanıklaşmıştı yaşlardan.
“kırmızı” dedim zorlukla. Nefes nefeseydim. Bacak aramdan sıvılarım akıyordu. Organım sızlamaya başlamıştı. Arkamda hissettim Efendimi. Gözlerimi kırpıp yaşları defetmeye çalışıyordum bir yandan da. Bu anı görmem lazımdı. Onun yüzündeki ifade her şeyden önemliydi şu an. Görüşümü netleştirip izlemeye başladım aynadan. Efendim öyle ihtişamlı duruyordu ki arkamda. Kendimi çok değersiz hissettiriyordu. Ben bir hiçtim onun karşısında. Aynadan gözlerime bakarak içime girmeye başladı sertçe. Kalçalarımdan tutup hep daha hızlı giriyordu. Bacaklarım titremeye başladı. Aslında tüm vücudum titriyordu.
“efendim boşalmak üzereyim”
“sakın! Tut kendini daha keyfini çıkaracağım!”
Arada tokatlayacak becermeye başladı. Organını sanki midemde hissediyordum. O kadar ıslanmıştım ki ayaklarıma kadar akmaya başladı sularım.
“efendim lütfen” diye yalvarmaya başladım.
Birkaç vuruştan sonra “ hadi gel bana yavrum” emriyle birlikte titreyerek boşaldım. Sıtmaya tutulmuş gibi titriyordum. Çok yoğundu orgazmım. Ben boşalmaya başlayınca Efendim de harikulade sesiyle inlemelerini arttırdı ve kutsal sıvılarını içime boşalttı. Üzerime yığılarak dinlenmeye başladı. Altında hala titriyordum. Acaba peş peşe birkaç kez mi orgazm olmuştum. Biraz dinlendikten sonra ayağa kalktı ve beni çözmeye başladı. Adım atacak halde değildim. İpleri çözünce ayaklarının dibine yığıldım. Yere oturup sırtını duvara yasladı ve beni kucağına çekti. Saçlarım karışmış, makyajım akmış bir halde göğsüne sokuldum. Çenemden tutup başımı kaldırdı. Gözlerime şefkatle bakıyordu. Ah Tanrım ben bu mükemmel varlığı hak etmek için ne yaptım acaba? Alnıma bir öpücük kondurdu ve saçlarımı okşamaya başladı.
“hadi dinlen yavrum. Aferin kızıma. Gerçekten beni oldukça memnun ettin”

İşte bu! Gün boyunca duymak için sabırsızlandığım sihirli kelimeler. Onu memnun etmiş olmak müthiş bir rahatlama getirdi bana. Mutluluk ve huzurla gülümseyip, kafamı göğsüne yasladım. Bacaklarım bacaklarının arasında, kafam göğsünde kalp atışlarını dinleyerek gözlerimi kapattım…

SANCI

Elimdeki dondurma kâsesiyle aşk yaşıyorum şu an. İçimdeki acıyı böyle söküp atabilir miyim? Peki, kabullenebilir miyim? Bütün kapılarımı tek bir kişiye açtım bu yaşıma kadar. Yıkılmayacağını sandığım, yıllarca özenle ördüğüm duvarlarımı tek bir kişi yıkabildi. Onun hayatımdaki yeri bu kadar özelken, memnun olması için her şeyi yapabilecekken bu acı neden? Oysaki alıştırdığımı düşünmüştüm kendimi. Kabullenebilirim sanmıştım. Geldiğine acı çekmem sanmıştım. O zaman bu gözyaşları niye? Bunun adı kıskançlık mı? Hayır, o duyguyu biliyorum. Bu duygu bambaşka bir şey, kıskanmıyorum, aldatılmış hissetmiyorum. Ama yüreğim sıkışıyor. Bunun nedenini bilmiyorum. “kız kardeşin” varlığı ile ilgili yazarken ya da düşünürken her şey o kadar kolaydı ki, acı çekmeyeceğime emindim. Ama hiç bir şey beklediğim gibi olmadı. İçimdeki acı yüreğimden taştı ve gözyaşları olup aktı. Bütün acımı dökebildim mi, atabildim mi içimden?
Hayatta başıma gelen en hüzünlü anları bile atlattım. Her hüsranın sonunda İYİ OLDUM. Yine olacağım biliyorum. Mantıklı düşündükçe böyle davranmaya, Onu telaşlandırmaya hakkım olmadığını biliyorum. Onu düşlüyorum şimdi yanımda. Dizine yatırmış beni, saçlarımı okşuyor, sakinleştiriyor. Acımın sebebi olmasına rağmen, çarem de O. Peki neden kaçmayı seçtim? Sesi dünya üzerindeki en güzel, en rahatlatıcı melodiyken, neden telefonu kapattım ki? Bunu kendi başıma atlatabilir miyim? Atlatırım. Ama içim yine de rahat değil. Onu hayal kırıklığına uğrattığımı biliyorum. İlk damla gözyaşı gözlerimden süzülürken fark ettim bunu. Sanırım bu yüzden kaçtım. Sesindeki o tonu duymamak için.
Üzgünüm Efendim, gerçekten çok üzgünüm. Beni affedin ne olur, yoksa ben kendimi hiç affedemeyeceğim. Size layık olamadığım için çok özür dilerim. Emeklerinizi boşa çıkardığım için üzgünüm. Siz olmadan ben hiçim Efendim. Hayatımın hiçbir anlamı olmaz sizsiz. Size, kudretinize o kadar muhtacım ki, kelimeler ifade edemez.
Geçecek elbette bu acı. Kalmayacak yüreğimde can kırıkları… Zaten hakkım bile değilken böyle bir şey, ne bok yemeye kaçtım ki? Neden size dökmedim gözyaşlarımı.
Sanırım içinden çıkamayacağım bir durumdayım. En azından bu gecelik. Birazdan yorganın altına girip kafama çekeceğim ve yarın akşama kadar oradan çıkmayacağım. Buradan çıktığımda daha güçlü olacağım. Çünkü beni siz eğittiniz, gücünüzden bir parça bahşettiniz içime. Ama şu an en çok ihtiyaç duyduğum şey sanırım sizin beni affettiğinizi bilmek olacak.

Bütün varlığımla size tapıyorum Efendim. Siz o kadar özel bir varlıksınız ki, bende o kadar ulaşılmazsınız ki, bazen başkalarının sizinle aramızda kalacağını ve size asla ulaşamayacağımı düşünüyorum. Bütün korkum, endişem bu yüzden. Ne olur elimi bırakmayın Efendim L gücünüzü benden esirgemeyin…

KIZ KARDEŞİM

Mutfakta hummalı bir çalışmaya başladık kız kardeşimle. 1 saate Efendimiz eve gelecekti ve yemeğin hazır olmasını istiyorduk. Akşama kadar aylaklık edip, dedikodu yapmıştık. Başlarda ön yargılı yaklaştığım kadının kafa dengi olduğunu anlamıştım. Bir kadınla bu kadar iyi vakit geçireceğimi hiç tahmin etmezdim. Beraber alışverişe çıkıyor, normal hayatımızda da görüşüyorduk. Efendimizdi bizi bu kadar birbirimize bağlayan. Yardımlaşarak hazırladığımız sofraya şöyle bir baktık. Eksik bir şey görünmüyordu. Ona sürpriz yapacaktık. Biz de sırayla duşumuzu alıp hazırlanmaya başladık. Altımıza birer küçük şort üstümüzde de büstiyer vardı. Sitilettolarımızı ayağımıza geçirip birbirimizin saçını yaptık. Makyajımızı da bitirince hazırdık işte. Birbirimizden çekinmemeyi ve her şeyde yardımlaşmamızı öğretmişti Efendimiz. Biz de elbette onun direktifleri doğrultusunda aramızdaki bağı güçlendirmiştik.
Aşağıdan seslerin geldiğini duyunca ikimizde küçük çocuklar gibi sevindik. Gelmişti işte beklediğimiz muhteşem varlık. Koşar adım aşağı indik. Dizlerinin dibine çöküp “hoş geldiniz Efendim” dedik. İkimizin de elinden tutup ayağa kaldırdı ve alınlarımıza hayat öpücüğünden kondurdu.
“ne yaptınız bakalım köpeklerim ben yokken? Birbirinizi yemediniz değil mi?” yüzünde muhteşem tebessümü, sesindeki o tatlı alaycılıkla soruyordu. İyi anlaştığımızın farkındaydı ve bu durumdan oldukça memnundu. Onun memnuniyeti bizi daha da yakınlaştırıyordu sanırım. Efendimiz önde biz arkasında yukarı çıktık. Ne tepki vereceğini merak ediyorduk. Arkada iki şımarık kız çocuğu gibi kıkırdayarak çıktık yukarı. “ siz de bugün bir şey var ama hadi hayırlısı J” dedi odaya girerken. Yerde kırmızı mumlar, hafiften çalan klasik müzik ve özenle hazırlanmış masa karşısında duruyordu.
“aferin kızlarıma. Çok güzel bir sürpriz hazırlamışsınız bana. Çok beğendim” aldığımız övgüyle ikimizin de gözlerinde pırıltılar oluştu. Dudaklarımıza o büyülü tadını bıraktı ve masaya geçti. Birimiz yemek servisini, diğerimiz de içecek servisini yaptık. Rakılar da bardaktaki yerini bulunca ellerimiz önümüzde müsaade istedik sofraya oturmak için. “elbette oturun bakalım karşılıklı bir keyif yapalım bu gece. Sonra da sizden vücuduma hizmet etmenizi istiyorum”  sevinçle ve güzel muhabbeti eşliğinde yemeğimizi yedik. Sofrayı kaldırıp çayları hazırlayıp yukarı çıktık. Bu sırada Efendim duşunu almış televizyon izliyordu. Çayını içtikten sonra bana döndü “hadi sikimin köpeği göster bakalım marifetini. Sen sikime hizmet edeceksin. Sen de vücuduma. Bütün stresimi alın üzerimden”

Emriyle birlikte ikimizde ayağa kalkıp yatağa çıktık. Kız kardeşim Onun vücudunu öperken ben de o harika varlığını emmeye başladım. Bir süre sonra kız kardeşim de aşağılara indi. O kadar kendimizden geçmiştik ki hem Onun sikini emiyorduk sırayla hem de arzuyla öpüşüyorduk. Bir kadınla öpüşmenin garipliğini hala üzerimde taşıyordum. Ama Efendim bu konuda hep beni rahatlatıyordu. Önce toplarına ardından da o muhteşem kokulu deliğine indim. Kız kardeşim erkekliğiyle uğraşırken ben de göt deliğini emiyordum. Efendim öyle muhteşem bir varlıktı ki, vücudunun her noktası ayrı güzel kokuyordu ve tadı eşsizdi. Harika ağzından müzik gibi dökülen inlemelerinden sonra gelmek üzere olduğunu söyledi. İkimiz de aç köpekler gibi dilimiz dışarıda mükemmel döllerini bekliyorduk. Bizi daha fazla bekletmeden döllerini bizimle paylaştı Efendimiz harika bir patlamanın eşliğinde. İştahla yalayıp temizledik erkekliğini ve göbeğini. Yalarken dillerimiz birbirine değiyordu ve biz bundan çok zevk alıyorduk. Onu temizledikten sonra “hadi bakalım sıra sizde biraz azdırın beni. İkinci postayı da istiyorum” dedi gülerek. Sözleriyle birlikte birbirimizin dudaklarına yapıştık. Deli gibi öpüşüyor, birbirimizi okşuyorduk. Ellerimiz mahrem yerlerimizde dolaşıyordu. Onu memnun etmek için ikimizde arzuyla sevişmeye başladık. Gözlerimi açıp Ona baktığımda eli erkekliğinde okşamaya başlamıştı. Oldukça tahrik olmuşa benziyordu. Gözlerinde haylaz pırıltılarla ayağa kalkıp oyuncakların olduğu dolaba gitti ve içinden kelepçeleri ve kırbacı çıkardı. İkimizde durmuş ne yapacağını bekliyorduk. Ellerimizi öne uzatıp kelepçeleri takmasını izledik büyülenmiş bir şekilde. Kelepçelerden bizi yatağa bağlayarak ters dönmemizi emretti. Ayaklarımız yerde, kalçalarımızı Onun önüne sergilemiş vaziyette yatağa uzanmıştık. Önce kalçalarımda hissettim ellerini. Okşuyordu nazik şekilde. Aşırı derecede ıslanmıştım. Diğer eli de kız kardeşimdeydi. Cinsel organlarımızı ve kalçalarımızı okşuyor arada sıkıyordu. Hem acı hem de inanılmaz zevk alıyorduk. İnlemelerimiz odayı doldurmuştu. Ardından baldırlarımda yakıcı bir acı hissettim. Kırbaçla vurmaya başladı. Bir bana bir kız kardeşime sırayla iniyordu kırbaç. Birbirimize çok yakın duruyorduk. Uzanıp öpüşmeye başladık. Efendimi arkamda hissettim sonra ve birden içime doldurdu. O kadar sert sikiyordu ki bacaklarım titriyordu. “hadi yavrum gel bana” emriyle titreyerek boşaldım. Sakinleşene kadar yanıma gelip beni öpüp okşamaya başladı. Yorgunluktan perişan olmuştum ve olduğum yerde yığılıp kalmıştım. Kız kardeşim de aç bir şekilde bekliyordu. Efendimiz onu da daha fazla bekletmeden arkasına geçti ve aynı bana yaptığı gibi sert şekilde becermeye başladı. Kafamı çevirip onları izlemeye başladım. O kadar mutlu ve memnun görünüyordu ki kendimden geçmiştim. Kız kardeşimin inlemeleri artmıştı boşalmak üzereydi farkındaydım. Aldığı emirle o da titreyerek boşaldı ve Efendimin şefkatiyle kendini toparlamaya çalıştı. Ellerimizi çözüp yatağın ucuna oturdu ve taş gibi erkekliğiyle beklemeye başladı. Köpek gibi dizlerimizin üzerinde yanına gittik ve onu emmeye başladık sırayla. Harika bir şekilde boşaldı ve döllerini temizledik. “aferin kızlarıma. Hadi gelin bakalım yanıma” dedi. Yatağa çıkıp kollarının altına girdik ve başımızı göğsüne yasladık. Güzel ve güvenli bir uykunun kollarına bıraktık kendimizi…

YENİ UMUTLAR

Yeni bir gün, yeni başlangıçlar demektir benim için… Yeni umutlar… Şöyle bir düşünüyorum da bazen hayatıma O girmemiş olsaydı ne olurdu. Sanırım bunun cevabı basit. İçinde bulunduğum o dipsiz kuyudan hiç çıkamazdım. Bana elini uzattı ve ışığım oldu. Bugün bu durumdaysam, bu kadar sağlam duruyorsam dünyaya karşı her şey Onun sayesinde. Ona olan minnetim son nefesime kadar devam edecek. Başıma gelen en güzel, en umut verici şey Onu tanımam.
Derin düşüncelere dalmış pencerenin önündeki koltukta kahvemi yudumluyorum. Ne aşamalar kaydettiğimi, hayatımda, benliğimde nelerin değiştiğini düşünüyorum. Aslında 2 günlük cezamı tamamlamak üzereyim. Pazar gününün içime bıraktığı can sıkıntısıyla öylece yağan yağmuru izliyorum. 2 gün önce yaptığım hadsizlikten dolayı cezalıyım. Ah beni kendinden mahrum ettikçe hatamı daha iyi anlıyorum. Şımarık bir köpek olmamalıyım. Her canım istediğinde, her sıkıldığımda Efendimi tacizi bırakmalıyım. Kendi kendimi eğiterek doldurdum ceza günlerimi. Birazdan arar Efendim. İçim huzurlu artık. Kafamda her şey yerli yerine. Haddimi ve sınırlarımı tekrar hatırlamamı sağladı. Derin bir iç çekere kahvemden bir yudum aldım ve bir sigara yaktım.
O sırada kapı çaldı. Bugün kimseyi beklemiyordum ki. Kim geldi acaba? Uyuşukça kalkıp kapıya doğru sürükledim kendimi. Biri ısrarla parmağını zilden çekmiyor. Of! Kapıyı hışımla açıp karşımdakine baktım. Şaşkınlıktan dilim tutulmuştu. Ben mi yanlış görüyordum yoksa karşımdaki Efendim miydi?
“ne o içeri almayacak mısın beni? Çekil önümden!” şaşkınlıkla kenara kaydım ve evimin ışıkla dolmasını izledim. Evin havası bir anda değişmişti. Silkinip kendime geldim ve kapıyı kapattım. Önünde diz çöküp “ hoş geldiniz Efendim. Evime ışık getirdiniz” dedim. Ayağa kaldırıp yüzüme baktı. Gözlerimde bir şeyler arıyordu. Aradığını bulmuş olacak ki yüzüne tebessümü yerleşti. Ona baktıkça içim nurla doluyordu sanki. Ben de gözlerimde pırıltılarla, yüzümde tebessümle bakıyordum ona. “hoş buldum yavrum. Sürpriz yapayım dedim. Neler yapıyormuş bakalım benim köpeğim?” salona doğru yürürken bir yandan da konuşuyordu benimle. Aptal gibi sırıtıyordum. Az önce kalktığım koltuğa yerleşti. Dizlerinin dibine çöküp onu bakmaya devam ettim. “sen misafirini böyle mi karşılarsın amına koyayım. Ne öyle dut yemiş bülbül gibi duruyorsun. Az canlan hadi!” şakayla karışık gülerek söylüyordu sözlerini. “özür dilerim Efendim. Buraya geleceğinizi tahmin edemedim kusura bakmayın. Çay getireyim hemen.” Telaşla yerimden kalkıp mutfağa gittim. Bir bardağa çay koyup atıştırmalık hazırladım. Tepsiyi sehpaya bırakacağım anda “dur!” dedi. Şaşkınca suratına bakıyordum. “sehpam sen olacaksın. Eğil!” elimdekileri sehpaya bırakıp önünde dizlerimin üzerine çöktüm. Ellerimi yere koyup beklemeye başladım. Önce tabağı aldı ve sırtıma koydu. Sonra belimde bardağın sıcaklığını hissettim. Biraz yanıyordu ama olsun dayanırdım. Efendim böyle durmamı istiyorsa durabilirdim. Yapamayacağım şeyi istemezdi ki benden. Hareket etmeden durmaya çalıştım ama yorulmuştum. Keyifle çayını içiyordu. “ee köpek, nasıl geçti bakalım bensiz 2 gün?” “çok zordu efendim siz olmadan. Ama hatamı biliyordum ve beni cezalandırdığınız için teşekkür ederim. Arınmama müsaade ettiniz”
“aferin kızıma. Senin bu hallerin beni oldukça memnun ediyor” çayı bittiğinde sırtımdan tabağı kaldırdı ve çay getirmemi emretti. Çayını getirip tekrar eski pozisyonuma dönerken “ dur yavrum geç karşıma otur” dedi. Pazar günüme ışık getiren Efendim, ne büyük bir lütuf sizinle karşılıklı oturup çay içmek. “efendim müsaade ederseniz yere oturayım, yerime. Böyle daha rahat olurum” “ pekâlâ köpeğim. Yerin dizlerimin dibi. Otur bakalım”  güzel bir muhabbetin içinde bulduk kendimizi daha sonra. Her ne kadar onun kölesi, köpeği olsam da bana değer verip benimle sohbet ediyordu. Benim derdimi paylaştığı gibi kendi derdini de döküyordu bana. Bunun benim için ne büyük bir şeref olduğunun farkında mıydı acaba? Elbette farkındaydı. O her şeyi bilirdi. Hele ki benimle ilgili olan ne varsa bilirdi.

 Ne muhteşem bir varlıksınız siz Efendim.  Günüme, yüreğime ışık gibi doğan, huzurla dolduran, elimden tutup beni ayağa kaldıran, her zaman yanımda olan, varlığını arkamda dağ gibi hissettiğim Efendim… Hayat yüzüme bir kere de olsa gülüp karşıma çıkardı sizi. Size itaat etmek, size kul olmak, yapabildiğimin en iyisini yapmak, sizi memnun etmek tek amacım… İyi ki varsınız Efendim…

GECE

Sıkıcı bir hafta sonuydu benim için.  Ne yapabilirim diye düşünmekten günün yarısını evde oturarak geçirmiştim. Efendimden de bir haber çıkmamıştı. Bilgisayarın başına geçtim ve bir an için Ona yazmayı düşündüm. Ama her canım sıkıldığında Ona koşamazdım ki. Buna hakkım yoktu. Kendi başımın çaresine bakabilmeyi öğretmişti bana. Bense küçük mız mız çocuklar gibi her şeyde Ona koşuyordum. Artık büyümenin zamanı gelmişte geçiyordu bile.
Silkelenip ayağa kalktım ve duşa girdim. En sevdiğim kokularla yıkanıp dolabın karşısına geçtim. Kendime bu akşam bir ödül verecektim. Tek başıma da eğlenebilirdim değil mi? Siyah küçük elbiselerimden birini çıkarıp yatağa bıraktım. Kırmızı yüksek topuklu ayakkabılarımı aldım elime. Gerçekten de çarpıcı ve seksi duruyorlardı. Siyah seksi bir iç çamaşırı takımını üzerime geçirdim. Özgüvenimi oldukça arttırıyordu bu çamaşırlar. Elbisemi giyinip saçlarımı ve makyajımı yaptım. Siyah puslu göz makyajı gözlerimi olduğundan daha iri göstermişti. Ve kırmızı rujum ayakkabılarla bütünleşmişti. Ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Düzleştirdiğim saçlarımla oldukça şık ve seksi bir görüntü elde etmiştim. Ufak çantama telefonumu, kartlarımı ve anahtarımı koyup omzuma bir şal alarak dışarı çıktım. Evin önüne çıktığımda çağırmış olduğum taksinin geldiğini gördüm. Hemen binip gideceğim mekanın ismini verdim. Buraya Efendim getirmişti beni ilk defa. Sonrasında da sık sık gelmiştik. Oldukça şık ve eğlenceli bir mekandı. Taksi durduğunda ödemesini yapıp aşağı indim. Hiç yalnız gelmemiştim buraya. Üzerimde biraz tedirginlik vardı ama bunu aşabilirdim.
Derin bir nefes alıp içeri girdim. İçeri girer girmez değişik bir hava sardı ruhumu. Ne olduğunu biliyordum tanıyordum bu hissi. Efendimin gücüydü bu hissettiğim. Ortama şöyle bir göz attım ama tanıdık kimseyi göremedim. Sanrım sürekli buraya onunla geldiğimizden dolayı böyle hissetmiştim. Yüzümüze aşina olan bir garson yanıma geldi. “bu akşam yalnızım bana sakin bir masa ayarlar mısınız” dedim. Şaşkın bir ifade geçti adamın yüzünden ama yine de beni köşede bir masaya yönlendirdi. Siparişimi verip beklemeye başladım. Elim sürekli telefonuma gidiyordu. Acaba haber verse miydim? Diye içim içimi yiyordu. Ama Efendimi benim sıkıcı hayatımın bütün detayları ilgilendirmiyordu. Onu sıkamazdım değil mi? Yanlış düşünmesinden de çekiniyordum sanırım. Mezeler ve ana yemek masaya geldi tabi ki rakı da…
Çalan harika parçaların eşliğinde ufak ufak demleniyordum. Ama ensemde bir nefes vardı geldiğimde sanki, beni gözetleyen bir çift göz. Sürekli etrafıma bakınıyordum ama O yoktu. İçim buruk bir şekilde içmeye devam ettim. O sırada telefonuma bir mesaj geldi.
“ne o beni mi arıyorsun köpeğim? Kokumu mu aldın? J
Hayretler içerisinde bakıyordum telefona. Dudağımda rakı kadehi, elimde telefon kalakalmıştım. O buradaydı işte. Hislerim beni yanıltmamıştı. Tekrar etrafıma bakmaya başladım. Ortam loş olduğundan bir şey görünmüyordu. Garson yanıma gelip arkalarda bir locayı işaret etti ve Onun beni çağırdığını söyledi. Sevinçten mi şaşkınlıktan mı bilmem olduğum yere duruyordum. Derken bir mesaj daha geldi. “gelsene buraya ne oturuyorsun hala! Şaşkın köpek!”
Hemen toparlandım ve eşyalarımı alıp garsonun işaret ettiği yere doğru yürüdüm. Ona yaklaştığımı hissediyordum. Çünkü içimdeki yoğunluk artıyordu git gide. İşte tam karşımdaydı ve gülerek bana bakıyordu. İçim aydınlandı gülüşüyle. Yüzüme o aptal tebessümüm yayıldı, içime huzur doldu. Üzerimdeki tedirginlik kalktı ortadan. Duruşumu dikleştirip ona doğru yürüdüm. Masada başka bir erkek daha vardı. İyi akşamlar diyerek Ona yaklaştım. Elimi uzatıp yabancıyla tokalaştım. Efendimin yanına geçtim. “ne yapıyorsun burada tek başına yavrum” demek kızmamıştı bana. İçim daha da rahatlamıştı. Yanına oturup gözlerine baktım çekinerek. “canım sıkıldı evde bende biraz kendimi ödüllendireyim dedim” “aferin kızıma. Bensiz de hayatını idame ettirebilmen hoşuma gitti. Ama keşke haber verseydin” dedi. Hım gözlerinde belli belirsiz pırıltılar oynaşıyordu. Demek ki kızmıştı haber vermediğime. “ özür dilerim. Sizi rahatsız etmek istememiştim” diyerek savunmaya geçtim. Kulağıma eğilip “ bunun bir cezası olacak farkındasın değil mi? Ne yaptığından haberim olmalı!” dedi. Birden buz gibi oldum. “özür dilerim efendim” diye fısıldadım.  “hadi bakalım buranın keyfini çıkaralım sonra eve geçeriz. Arkadaşım şehir dışından geldi. Eski bir dostum bu gece bende kalacak sende hizmet edersin bize gelip” şaşkın şaşkın bakıyordum yüzüne. Hiç kimsenin yanında bu kadar açık konuşmamıştı çünkü. Genelde dışarıda normal çift gibi görünmeye gayret ederdik.
“yüzündeki aptal bakışı sil köpeğim. Dostum dedim beni iyi tanır” diye bir açıklamada bulundu Efendim. Kendime gelip “ peki efendim” diyebildim. Karşıdaki adamın yüzünde bilmiş bir gülümseme vardı. Gecenin devamında bir daha bu konuya değinmeden gecenin tadını çıkardık beraber. Oldukça keyifli geçmişti. Mekandan çıkarken Efendimin bir adım gerisinde yürüyordum arabaya doğru. “bu arada bu gece oldukça şık olmuşsun. Aferin kızıma. Beğendim seni.” Yüzüme yayılan tebessüm eve gidene kadar hiç silinmedi. Eve girdiğimizde kapının önünde beklemeye başladı efendim. Anlamıştım ne demek istediğini. Önünde diz çöküp “teşekkür ederim Efendim beni gecenize dahil ettiğiniz için” dedim saygıyla başımı yerden kaldırmadan. Elimden tutup yerden kalkmama yardımcı oldu ve alnıma bir öpücük kondurdu. İşte bu öpücük benim hayat öpücüğümdü her zamanki gibi. İçimdeki tüm tapınma duygusuyla bakıyordum efendimin gözlerine. Bende gördüğü o ifade keyfini yerine getirmişti anlaşılan. Yüzüne o mükemmel gülümsemesini yerleştirmişti yine.  “ hadi bakalım biz yukarıdayız. Bir şeyler hazırla getir yukarıya” onlar yukarı çıkarlarken ben mutfağa koşturdum. Evde bulunan mezelerden bir şeyler hazırlayıp, Efendimin olmazsa olmazı kavunu kestim. Kadehleri ayarladım ve tepsiyle yukarı çıktım. Bu arada evde bulunan stiletolardan birini giymiştim. Efendimin bu şekilde gezmemi istediğini ve bunun hoşuna gittiğini biliyordum. Üst kattaki sehpaya getirdiklerimi koyup rakı servisini yaptım. Efendimin dizinin dibine yere oturup beklemeye başladım. Birkaç kadehten sonra  muhabbet etmeyi kestiler. Bana dönüp “ sıra artık bugünkü hadsizliğinin cezasını vermeye geldi” çaresizce beklemeye başladım cezamı. Kafamda soru işaretleriyle. “ hadi bakalım sikimin köpeği biraz keyiflendir şimdi beni. Adının hakkını ver.” Şok olmuştum. Böyle bir şey beklemiyordum gerçekten. Diğer adamın suratına bile bakamıyordum işin gerçeği. Nasıl yapacağım diye düşünmekten bir an hareket edemedim bile. Ama bana öyle bir bakışı vardı ki bunu yapmamam imkansızdı. Hem cezamı çekecektim hem de Efendimi memnun edecektim. Düşününce bunu yapabileceğimi anladım. Hem de zevkle yapacaktım. Tek yapmam gereken her zaman ki gibi Ona odaklanmaktı. Dizlerimin üzerinde yaklaşıp fermuarını açtım. O muhteşem varlığı karşımda dimdik olmuş duruyordu. Gözlerimi kapatıp kendi dünyama çekildim. Burada sadece efendim ve ben vardık. İstekle emmeye başladım Onu. O kadar kendimden geçiyordum ki Efendime dokunurken. Soyutlanmıştım sanki bulunduğumuz ortamdan. Ara sıra kafamı kaldırıp tokatlar atıyor ve ardından tekrar kafamı bastırıyordu. O mükemmel varlığı boğazımın derinliklerinde hissediyordum. Ve bundan müthiş keyif alıyordum. Efendimin inlemelerine bakılırsa o da bundan çok keyif alıyordu. Onun ağzımda büyüdüğünü hissettikçe daha da yükselmeye başladım. O sıra patladı Efendim ağzıma. Ah o harika tadı yok mu, beni benden alıyordu. Güzelce yalayıp yuttum hepsini ve bende devamında titreyerek boşaldım. Efendim sarılıp sakinleşmemi bekledi. Yüzümü avuçlarının arasına alıp “ cezanın bu olacağını düşünmedin değil mi seni geri zekalı! Şimdi git arkadaşımı da tatmin et bakalım. Cezan işte bu olacak!” şu an öyle bir durumdaydım ki, öyle adanmış bir ruh hali içindeydim ki kendini aşağı at dese atacak gibiydim. Ayrıca hatalıydım ve cezamı çekmem gerekiyordu. Emindim ki bu hem bir ceza hem de bir eğitimdi benim için. Efendim asla fevri ve düşünmeden bir şeye karar vermezdi. Ona güvenim sonsuzdu. Ve her şeyi benim kendimi daha da geliştirmem için yapıyordu. Ama yine de içim buruk bir şekilde “ peki efendim. Nasıl emrederseniz “ dedim. Beni benden iyi tanıyordu. Sesimdeki burukluğu fark etmişti. “bunu izlemekten keyif alacağım. Beni memnun edeceksin. Hem de cezanı çekmiş olacaksın. Ayrıca içinde yıkılmayan duvarları yıkmış olacağız. Anladın mı beni?” yaptığı açıklamadan sonra içim rahatlamıştı. Gözlerimdeki itaat pırıltılarıyla yüzüne baktım.” Cezalandırılmam gerektiğini biliyorum efendim. Cezamı çekeceğim ve bunu yaparken sizin keyif alacağınız bilmekten mutluluk duyuyorum Efendim” “aferin köpeğime. Hadi bakalım şimdi ceza zamanı”
Arkamı dönüp karşı koltuğa yanaştım. Yabancının dizlerinin önüne çöküp zaten ortaya çıkarmış olduğu erkekliğine baktım. Bizi izlerken o da kendini okşuyordu demek ki. Efendimin erkekliğinden başka birinin ki beni hiç cezbetmiyordu hatta mide bulandırıcı geliyordu şu an. Ama kafamdan her şeyi çıkarmayı başardım. Yine bütün benliğimde efendim vardı işte. Yabancı siki ağzıma alıp emmeye başladım. Aklımda hep efendimi emiyormuşum gibi düşünüyordum. Adam kendinden geçmişti. Bu yabancı inlemeleri duyunca kendime geldim boşalmak üzereydi ancak ağzıma sadece efendim döllerini akıtabilirdi. Ona özeldi bütün deliklerime boşalmak. Ancak onun kudreti yeterdi buna. Ağzımdan çıkarıp elimle sıvazlamaya başladım. Çok geçmeden elime boşaldı. Midem çok fazla bulanıyordu bu manzara karşısında. Benim için sadece Onun dölleri kutsaldı. Onun vücudu kutsaldı. Masan peçete alıp yabancının eline tutuşturdum ve Efendime dönüp tuvalete gitmek için izin istedim. Koşarak tuvalete girdim ve kusmaya başladım. Elimi yüzümü yıkayıp tekrar odaya döndüm. Adam sarhoşluğun ve boşalmanın etkisiyle kafasını geriye atmış uyuklamaya başlamıştı. Ama Efendim eli erkekliğinde beni bekliyordu.
“aferin köpeğime. Bu testi de geçtin başarıyla. Artık bütün duvarlarını yıktım senin. Gel bakalım şimdi seni sikerek ödüllendireyim. Oldukça azdırdın beni bugün.”
Bu güzel sözlerinden sonra müthiş bir rahatlama ve mutluluk doldu içime. Onun övgüsünü kazanabilmek buna layık olabilmek benim için gerçekten büyük bir onurdu. Aceleyle yanına gittim. Beni koltuğa domaltıp elbisemi belime kadar sıyırdı. Çamaşırımı yana çekip birden içime girdi. Ah ne muhteşem bir histi bu. Amımı tamamen doldurmuştu ve müthiş bir zevk veriyordu bu. Aslında bana en çok zevki veren şey bana dokunmaya lütfetmesiydi sanırım. Kalçama sert tokatlar atarak ve saçlarımı çekerek sertçe sikmeye başladı. Tanrım her defasında nasıl bu kadar muhteşem olduğunu kanıtlamak zorunda mıydı. “hadi yavrum gel bana” emrine uyup titreyerek boşalmaya başladım. Dizlerimin titremesini durduramıyordum resmen. Efendimde bir süre sonra bana katıldı ve o da mükemmel bir şekilde döllerini içime akıttı.
Artık bütün benliğimin Onun tarafından zapt edildiğini hissediyordum. Ve bu bana tarif edilemez bir huzur ve adanmışlık hissettiriyordu. Teşekkür ederim Efendim varlığıma hükmettiğiniz için…


HOŞGELDİNİZ

Sıcak bir gecenin soğuk kollarında buz gibi olmuş uyumaya çalışıyorum. Onun güçlü kollarından uzak, gücünün iliklerime işlemediği, mabedimden ayrı kaçıncı gecem bu? Saymayı bıraktım artık. “Gece erken bıraktım seni. Neden uyumadın?” diye soruyor bana. Ne cevap verebilirim ki… Nefesinizi, sıcaklığınızı hissetmeden uyku tutmuyor mu demeliyim? Yatağım çok soğuk ve boş mu? Ya da mabedime sığınmadan uyuyamıyorum, korkuyorum mu? Siz hayatıma girdiğinizden beri küçük bir kız çocuğu gibiyim mi demeliyim yoksa? O güçlü kollarınızda, sıcaklığınızda uyumak ne kadar da kolay benim için Efendim. Size sığınmak ne kadar da kolay… Size sığınmak ne kadar da güzel…
Artık ben gideceğim, ata eyer vuruyorlar
Hatıralarımı birer birer yakacağım
Entarimi parça parça edip zehirli kirpilere bırakacağım
Göğsüme siyah bir gül takıp, beyaz bir kayanın üstüne çıkacağım
Batan güneşe doğru kurşunlar sıkıp kendimi boşluğa bırakacağım
Ayaklarımın altından geçiyor bir deniz, bir deniz…
Ben bir küçük kızım, ben bir deli kızım
Siz beni ne anlarsınız, siz…
Ayaklarımın altından geçiyor bir deniz, bir deniz…
Kendimi boşluğa bıraktığım bir zamanda çıktınız karşıma. Beni sarıp sarmaladınız. Gücünüzden bahşettiniz. Koynunuzda sakladınız bütün kötülüklerden. Ruhumda büyüyen boşluğu doldurdunuz benliğinizle. İçimdeki itaatkar küçük kızın elinden tutup çıkardınız karanlık zindanından. Işığınızla aydınlanan bir dünya yarattınız küçük kölenize. O aydınlıkta büyüyüp, güçlenmeye başladım işte. Hissediyorum bunu. Sizin sayenizde güçleniyorum. Varlığınız bana bahşedilmiş en büyük armağanken, ben nasıl çıkmam karanlıklardan aydınlığa…
Avuçlarınızdan akan bir damlaya suya muhtaç, ağzınızdan çıkacak küçücük bir lafa muhtaç bir kadın oldum işte. Ruhu, bedeni, aklı… Her şeyiyle size adanmış bir kadın oldum. Varlığınızla şereflendirdiniz beni Efendim. Hükmünüzü varlığımda gururla taşıyorum.
Bir yazı okudum bugün. Şöyle diyordu “ Gerçek bir Efendi, itaatkarını herkesten daha iyi tanır ve hiç kimsenin ona göstermediği sevgiyi, şefkati gösterir, hissettirir…” ne kadar da doğru dedim içimden. Şu yaşıma kadar kimseden sizden gördüğüm şefkati görmedim ben. O nedenledir ki “yavrum” demenizden bu kadar etkileniyorum. Size daha çok sığınma ihtiyacı hissediyorum. Biliyorum ki bu dünyada beni her türlü kötülükten bir tek siz korursunuz. Bir tek siz şefkatli kollarınızla sararsınız beni. Alnıma sadece siz öyle güzel bir öpücük kondurabilirsiniz. Alnıma kondurduğunuz ilk öpücükle aktı ruhunuz ruhuma. O ilk öpücükte paylaştınız benimle gücünüzden bir parçayı. O öpücükle ayaklarımı yere basmayı öğrendim ben.
                                                                             
Ruhumu terbiye ettiniz Efendim. Size bundan dolayı minnettarım. Beni kaosa sürüklemeden, bilgece yaklaştınız bana. Beni benden iyi tanıdınız ve olabilecek her soruna önceden önlem aldınız. Her durumda benim ruh sağlığımı düşündünüz, önceliğiniz bu oldu eğitim aşamasında. Ruhumdaki yaralarımı iyileştirdiniz Efendim o ilk öpücüğünüzle. Yaralarıma merhem oldunuz. Size olan muhtaçlığımı hangi kelimelerle anlatabilirim bilmiyorum. Nefes gibi muhtacım size Efendim. Eğer sizi solumazsam ciğerlerim solacak, ben solacağım dalında kırılmış bir çiçek gibi. Kudretiniz o kadar büyük ki, kilometrelerce uzaktayken bile nefesinizi ensemde hissedebiliyorum. Sizi itaat etmek, emirlerinizi yerine getirmek, mutlu ve benden memnun olduğunuzu görmek yegane amacım. Bana verdiğiniz emeğin boşa gitmediğini göstermek istiyorum size.
Sizin huzurunuzda olmak, kokunuzu tüm hücrelerimde hissetmek benim için en değerli ödüllerdir.
Siz benim bu hayatta aldığım en değerli hediyemsiniz. En değerli hazinem…
Ben geldim geleli açmadı gökler
Ya ben bulutları anlamıyorum
Ya bulutlar benden bir şeyler bekler
Hayat bir ölümdür, aşk bir uçurum
Ben geldim geleli açmadı gökler…
Hayatımı, ruhumu aydınlatan ışık… Hoş geldiniz hayatıma, iyi ki geldiniz Efendim…
                                                                                                                                         Köleniz…

                                                                                                                                          11/08/2016