Yeni bir gün, yeni başlangıçlar demektir benim için… Yeni
umutlar… Şöyle bir düşünüyorum da bazen hayatıma O girmemiş olsaydı ne olurdu. Sanırım
bunun cevabı basit. İçinde bulunduğum o dipsiz kuyudan hiç çıkamazdım. Bana
elini uzattı ve ışığım oldu. Bugün bu durumdaysam, bu kadar sağlam duruyorsam
dünyaya karşı her şey Onun sayesinde. Ona olan minnetim son nefesime kadar
devam edecek. Başıma gelen en güzel, en umut verici şey Onu tanımam.
Derin düşüncelere dalmış pencerenin önündeki koltukta
kahvemi yudumluyorum. Ne aşamalar kaydettiğimi, hayatımda, benliğimde nelerin
değiştiğini düşünüyorum. Aslında 2 günlük cezamı tamamlamak üzereyim. Pazar
gününün içime bıraktığı can sıkıntısıyla öylece yağan yağmuru izliyorum. 2 gün
önce yaptığım hadsizlikten dolayı cezalıyım. Ah beni kendinden mahrum ettikçe
hatamı daha iyi anlıyorum. Şımarık bir köpek olmamalıyım. Her canım
istediğinde, her sıkıldığımda Efendimi tacizi bırakmalıyım. Kendi kendimi
eğiterek doldurdum ceza günlerimi. Birazdan arar Efendim. İçim huzurlu artık.
Kafamda her şey yerli yerine. Haddimi ve sınırlarımı tekrar hatırlamamı
sağladı. Derin bir iç çekere kahvemden bir yudum aldım ve bir sigara yaktım.
O sırada kapı çaldı. Bugün kimseyi beklemiyordum ki. Kim
geldi acaba? Uyuşukça kalkıp kapıya doğru sürükledim kendimi. Biri ısrarla
parmağını zilden çekmiyor. Of! Kapıyı hışımla açıp karşımdakine baktım.
Şaşkınlıktan dilim tutulmuştu. Ben mi yanlış görüyordum yoksa karşımdaki
Efendim miydi?
“ne o içeri almayacak mısın beni? Çekil önümden!”
şaşkınlıkla kenara kaydım ve evimin ışıkla dolmasını izledim. Evin havası bir
anda değişmişti. Silkinip kendime geldim ve kapıyı kapattım. Önünde diz çöküp “
hoş geldiniz Efendim. Evime ışık getirdiniz” dedim. Ayağa kaldırıp yüzüme
baktı. Gözlerimde bir şeyler arıyordu. Aradığını bulmuş olacak ki yüzüne
tebessümü yerleşti. Ona baktıkça içim nurla doluyordu sanki. Ben de gözlerimde
pırıltılarla, yüzümde tebessümle bakıyordum ona. “hoş buldum yavrum. Sürpriz
yapayım dedim. Neler yapıyormuş bakalım benim köpeğim?” salona doğru yürürken
bir yandan da konuşuyordu benimle. Aptal gibi sırıtıyordum. Az önce kalktığım
koltuğa yerleşti. Dizlerinin dibine çöküp onu bakmaya devam ettim. “sen
misafirini böyle mi karşılarsın amına koyayım. Ne öyle dut yemiş bülbül gibi
duruyorsun. Az canlan hadi!” şakayla karışık gülerek söylüyordu sözlerini.
“özür dilerim Efendim. Buraya geleceğinizi tahmin edemedim kusura bakmayın. Çay
getireyim hemen.” Telaşla yerimden kalkıp mutfağa gittim. Bir bardağa çay koyup
atıştırmalık hazırladım. Tepsiyi sehpaya bırakacağım anda “dur!” dedi. Şaşkınca
suratına bakıyordum. “sehpam sen olacaksın. Eğil!” elimdekileri sehpaya bırakıp
önünde dizlerimin üzerine çöktüm. Ellerimi yere koyup beklemeye başladım. Önce
tabağı aldı ve sırtıma koydu. Sonra belimde bardağın sıcaklığını hissettim.
Biraz yanıyordu ama olsun dayanırdım. Efendim böyle durmamı istiyorsa
durabilirdim. Yapamayacağım şeyi istemezdi ki benden. Hareket etmeden durmaya
çalıştım ama yorulmuştum. Keyifle çayını içiyordu. “ee köpek, nasıl geçti
bakalım bensiz 2 gün?” “çok zordu efendim siz olmadan. Ama hatamı biliyordum ve
beni cezalandırdığınız için teşekkür ederim. Arınmama müsaade ettiniz”
“aferin kızıma. Senin bu hallerin beni oldukça memnun
ediyor” çayı bittiğinde sırtımdan tabağı kaldırdı ve çay getirmemi emretti. Çayını
getirip tekrar eski pozisyonuma dönerken “ dur yavrum geç karşıma otur” dedi.
Pazar günüme ışık getiren Efendim, ne büyük bir lütuf sizinle karşılıklı oturup
çay içmek. “efendim müsaade ederseniz yere oturayım, yerime. Böyle daha rahat
olurum” “ pekâlâ köpeğim. Yerin dizlerimin dibi. Otur bakalım” güzel bir muhabbetin içinde bulduk kendimizi
daha sonra. Her ne kadar onun kölesi, köpeği olsam da bana değer verip benimle
sohbet ediyordu. Benim derdimi paylaştığı gibi kendi derdini de döküyordu bana.
Bunun benim için ne büyük bir şeref olduğunun farkında mıydı acaba? Elbette
farkındaydı. O her şeyi bilirdi. Hele ki benimle ilgili olan ne varsa bilirdi.
Ne muhteşem bir
varlıksınız siz Efendim. Günüme,
yüreğime ışık gibi doğan, huzurla dolduran, elimden tutup beni ayağa kaldıran,
her zaman yanımda olan, varlığını arkamda dağ gibi hissettiğim Efendim… Hayat yüzüme
bir kere de olsa gülüp karşıma çıkardı sizi. Size itaat etmek, size kul olmak,
yapabildiğimin en iyisini yapmak, sizi memnun etmek tek amacım… İyi ki varsınız
Efendim…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder